Site Rengi

DOLAR 32,3752
EURO 35,0539
ALTIN 2.326,91
BIST 9.118,21
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cts 22°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 18°C

“İnsülin pompası, kan şekerini kontrol altında tutuyor”

MEDİCANA INTERNATİONAL İSTANBUL HASTANESİ ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA HASTALIKLARI UZMANI DOÇ. DR. NUJEN ÇOLAK BOZKURT

26.04.2021
113
A+
A-

Diyabet hastalarının günde birkaç kez insülin iğnesi yapması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Nujen Çolak Bozkurt, “İnsülin enjeksiyonu, hastalığın şiddetine bağlı olarak farklı dozlarda uygulanıyor. İnsülin pompası, gün boyu belirli düzeylerde insülin salgılayarak hastanın kan şekerini kontrol altında tutuyor” dedi.

Medicana International İstanbul Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nujen Çolak Bozkurt, diyabet ya da bir diğer adıyla şeker hastalığının Türkiye’de ve dünyada pek çok kişiyi etkilediğini söyleyerek, “Hareketsiz yaşam tarzı, hazır gıda tüketiminin artması, ambalajlı yiyecek ve içeceklerin üretiminde rafine şeker kullanılması gibi pek çok faktör; diyabet tanısı alan kişi sayısının artmasına yol açıyor. Diyabet hastalarının kan şekerini kontrol altında tutması, hastalığa bağlı gelişebilecek komplikasyonların önlenmesi adına büyük önem taşıyor. Kan şekerinin uzun süre boyunca yüksek seyretmesi; kalp damar hastalıklarından böbrek problemlerine, görme sorunlarından enfeksiyon hastalıkları yatkınlığa kadar farklı konularda rahatsızlıklara yol açabiliyor. Diyabet tedavisinde kullanılabilecek pek çok alternatif tedavi yöntemi bulunuyor” dedi.

Tedavi yöntemlerinden birisinin insülin pompası olduğunu belirten Doç. Dr. Bozkurt, insülin pompasının gün boyu belirli düzeylerde insülin salgıladığının altını çizdi. Doç. Dr. Bozkurt, “Şeker hastalığının tedavisi için; Tip 1 diyabet hastaları ve Tip 2 diyabet hastalarının büyük bir çoğunluğu insülin enjeksiyonu yöntemini kullanıyor. İnsülin enjeksiyonu, hastalığın şiddetine bağlı olarak farklı dozlarda uygulanıyor. Hastaların genellikle yemekten önce olmak üzere günde birkaç kez insülin iğnesini yapması gerekiyor. İnsülin pompası, gün boyu belirli düzeylerde insülin salgılayarak hastanın kan şekerini kontrol altında tutuyor. Kibrit kutusundan hafifçe daha büyük boyutta olan insülin pompası, vücuda takılarak kullanılıyor. İnsülin pompası birkaç temel kısımdan oluşuyor. Cihaz içerisinde rezervuar olarak adlandırılan kısımda insülin depolanıyor. Kanül kısmı da cihazın deri altı yağ dokusuna yerleştirilen kısmını oluşturuyor. Kanül, rezervuardan tüp aracılığıyla iletilen insülini vücut içerisine veriyor. Cihazın üzerinde insülin dozunun ayarlanmasına yarayan çeşitli tuşlar bulunuyor. Hasta bu tuşlar aracılığıyla gün içerisinde doz değişiklikleri yapabiliyor. İnsülin pompası, diyabet tedavisini insülin enjeksiyonu ile devam ettiren hastalara bir alternatif sunuyor. Pompayı enjeksiyona göre kullanışlı bulan hastalar; doktorunun da onayıyla bu tedavi yöntemine geçebiliyor” ifadelerini kullandı.

“Pompa kullanan hastaların kan hormon seviyeleri sağlıklı kişilerle daha çok benzerlik gösteriyor”

İnsülin hormonunun sağlıklı bir kişide gün içerisinde sürekli olarak bazal düzeyde salgılandığına dikkat çeken Doç. Dr. Bozkurt, “Yemek sonrası artan kan şekeri ile insülin salgılanması hızlanıyor ve kanda insülin düzeyi yükseliyor. İnsülin enjeksiyonu kullanan hastalar, yemek öncesi insülin uygulaması yaparak kandaki hormon düzeyini yükseltebiliyorlar. Ancak sağlıklı kişilerde olduğu gibi bazal insülin salgısı bu hastalarda olmuyor. İnsülin pompası, bu konuda enjeksiyona göre avantaj sağlıyor. İnsülin pompası hastaya sürekli olarak takılı durduğundan yemek arası dönemlerde de bazal insülin salgısı devam ediyor. Bu nedenle pompa kullanan hastaların kan hormon seviyeleri sağlıklı kişilerle daha çok benzerlik gösteriyor. Bazı insülin pompası modelleri, hastanın kan şekerini gün boyu takip ediyor ve şeker seviyesine uygun insülin doz ayarlaması yapıyor. Özellikle diyabet hastası çocuklarda, enjeksiyonun çok tercih edilen bir seçenek olmaması nedeniyle insülin pompaları kullanım kolaylığı sağlıyor” şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Nujen Çolak Bozkurt, insülin pompasının avantajlarının yanı sıra pompa kullanımında dikkat edilecek konular olduğunun da altını çizdi. Bozkurt, “Cihazın rezervuar kısmında yer alan insülin depolarının birkaç günde bir yenilenmesi gerekiyor. İnsülinin vücut içerisine gönderildiği kanül kısmı, enfeksiyon kapmaması adına birkaç günde bir değiştiriliyor. İnsülin pompaları; aşırı terleme, duş alma, yüzme gibi suyla temas edilen durumlardan etkilenebiliyor. Bu nedenle bu aktiviteler öncesi cihazın çıkarılması gerekebiliyor. Otomatik kan şekeri ölçümü yapmayan pompalarda kişi, öğününde yer alan besinlerin şeker oranına ve anlık egzersiz durumuna göre insülin dozu ayarlıyor. Tüm bu durumlar insülin pompasının bazı diyabet hastaları tarafından tercih edilmemesine yol açıyor. İnsülin pompaları farklı markalar tarafından çeşitli modellerde üretiliyor. Pompa kullanmak isteyen hasta, kendisi için en uygun cihazı farklı modeller arasından seçebiliyor. Pompa kullanmaya başladıktan sonra cihaza alışmak ve kan şekeri kontrolünü sağlamayı öğrenmek biraz zaman alabiliyor. İlk başlarda hastaların kan şekerini yakından takip ederek doktor bilgisinde uygun doz aralığını bulmaları gerekiyor. Kan şekeri kontrolünün uzun vadede sağlanmasında insülin pompalarının etkisi bulunuyor” dedi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.